Depremzedelerin ve toplumun yaşadığı psikolojik sorunların nasıl atlatılabileceğine ilişkin konuşan Uzman Klinik psikolog Özlem Soysal, yaşanan acıların şokunun kısa sürede atlatılarak normalleşmeye gidilmesi gerektiğini ancak depremzedeler ile ilgili terapi desteği için akut döneminin geçmesi gerektiğini söyledi.
BERAT ASLAN/ÖZEL HABER
Asrın felaketi sonrasında yaşanan acıların ve psikolojik sorunların üstesinde nasıl gelineceğini anlatan Uzman Klinik psikolog Özlem Soysal, “Psikososyal destek anlamında yardımlar çok önemli. Terapi destekleri bu tarz travmaların hemen ilk günlerinde çok doğru olmayan durum. Öncelikle akut dönemi geçmesi lazım. Akut dönem geçtikten sonra terapi programları başlar. Şu dönemde ilk olarak psikososyal destekler önemli.
İnsanlara depremzedelerin yaşadıklarının bu süreçte olası olduğunu anlatmak gerekir. Çünkü insanlar “Kendimde değilim”, “Ben bu olayları neden, nasıl yaşıyorum” gibi düşünebilir. Bu konuda o kişileri rahatlatmak gerekir. Uzun vadede ise kişiye özgü tedavi, terapi yaklaşımları planlanabilir”dedi.
ELİMİZDEN GELDİĞİNCE ONLARI DİNLEMELİYİZ
Soysal, “Yakınsa uğrayarak, uzaksa telefonla konuşarak yanlarında olabiliriz. Çünkü bazen insanlar anlatmaya ihtiyaç duyar. “Sesini duymak için aradım” demek bile yetebilir. Eğer yaşadıklarını, duygularını anlatmak istiyorsa anlatmasını bekleyin, kesmeden dinleyin. Defalarca anlatsa bile dinleyin. Bu süreçte herkesin, psikolojik destek olmasa da en azından sosyal destek alması çok önemli. Çok büyük bir yas süreci yaşanıyor. Öncelikle psikolojik ilk yardım alınmalı. Ondan sonraki süreçte kişi değerlendirilerek kendisine özgü ihtiyacı belirlenebilir. Özetle depremzedelerin hepsi psikolojik ilk yardım almalı, ihtiyaç görüldüğü takdirde de psikolojik destek almalı. Yani her bireye kendi ihtiyaçları doğrultusunda yaklaşılmalı çünkü herkesin olayı nasıl yaşadığı, ne yaşadığı, kişiye özgü değişen bir şeydir.
Bu ilk yardımı yapacak kişilerin bu konuda en azından bir ön eğitimden geçmesi, mahremiyete dikkat etmeyi bilmesi gerekir. Yani o kişilerin anlattığı şeyler orada kalmalı. Önemli bir başka konu da kişilerin böyle bir afet sonrasında uyku bozukluğu, endişe, korku gibi hisleri yaşayabileceklerini bilmeleridir. Kişilere bu sorunların üstesinden gelmek için neler yapılabileceğine yönelik eğitim verilmeli ve psikolojik ilk yardım yapacak kişiler de bunları anlatabilmeli” diye konuştu.
BU SÜREÇTE NEDEN BAZI KİŞİLER PSİKOLOJİK İLK YARDIMI ALMAYI?
Bunun nedeni onların kişisel hikayelerinde gizli olduğunu anlatan Soysal, “Bu kişiye özgü bir şey. Psikolojik ilk yardım yapıldıktan, şeffaf, güvene dayalı, açık ve net bir iletişim kurulduktan sonra kişiye bunu neden istemediği sorulabilir. Onu anlamaya çalışılmalı, kesinlikle yargılayıcı bir tutum sergilenmemeli. Bu kararın arkasındaki motivasyonu öğrenmek için çaba gösterilmeli. Kişi o sırada şokta olabilir, kendine özgü başka sebepleri olabilir. Bu süreç birazcık zamanla gelişebilir. Önce ihtiyaçlar sağlanacak, güven duygusu oluşturulacak, sonra oluşturulan bu güven üzerinden eğer kişi isterse duygularını da paylaşır” şeklinde konuştu.
BUNLAR DA GEÇECEK, ÜZÜLME, İYİ OLACAKSIN’ GİBİ CÜMLELER KURMAYIN
Soysal, “Kişilerin iyilik halini korumak ve zarar vermeden müdahalede bulunmak en temel kural olmalı. Kişilerin paylaştığı bilgileri gizli tutmak, mahremiyetlerine özen göstermek tüm bu psikolojik ilk yardım uygulayıcılarının en temel sorumluluğudur. Bunun yanında kişilere gerçekleştirilmesi mümkün olmayan sözler verilmemeli. Yaşadıklarını anlatmaları konusunda zorlamamalı. Yargılamadan sadece dinlemek gerek. Şeffaflık ve güven önemli… “İyi olacaksın” “Boş ver, üzülme”, “Herkesin başına geldi” gibi cümleler kesinlikle kullanılmamalı. Sadece “Geçmiş olsun” deyin ya da baş sağlığı dileyin. Acısını paylaştığınızı söyleyin. “Kafana takma” “Bunlar da geçecek” gibi cümleler kişide karşısındakinin kendisini dinlemediği ya da anlamadığı hissini yaratabilir” dedi.
ÖZELLİKLE ÇOCUKLARINI KAYBETMİŞ EBEVEYNLE İLETİŞİMİMİZ NASIL OLMALI?
Uzman Klinik psikolog Özlem Soysal, “Yas yaşayan kişinin sadece yanında olun. O konuyu açarsa dinleyin, konuşmazsa sessizliğini paylaşın. Mutlaka konuşmak ya da bazı cümleleri kurmak gerekmez. Bazen sizin orada oluşunuz, duruşunuz, bakışınız bile o acıyı paylaşma, onun yanında olduğunuzu gösterme açısından iyi gelecektir. Bu acıyı yaşayanların duygularına saygı duymak, insanlara umut tacirliği yapmamak gerekir. Onun duygusu ve ritmiyle kalmak önemli” diye konuştu.
DEPREM KORKUSU NASIL YENİLİR?
Öncelikle bu korkuyu gerçekten yenme isteğinize odaklanmalısınız. İnanmanız bu fobiyi yenmenizde en önemli etken olduğunu anlatan Soysal olarak şu ifadeleri kullandı; “Tedavi yöntemlerini araştırmalı ve hayatınız olumsuz etkiyen bu durumdan kurtulmak için bir an önce tedaviye başlamalısınız.
Deprem konusunda bir eğitime katılarak bu konuda bilinçlenmeniz sizi korkunuza karşı daha güçlü kılacaktır. Korkunuzu bastırmayın, anlaşılmayacağınız endişesiyle yaşadıklarınızı içinize atmayın. Paylaşın ve çözüm yollarını bulmak için çevrenizden manevi destek alın.
Bilişsel-davranışçı psikoterapilerle olası bir depremle ilgili gerçekçi inanışları ve düşüncelerinizi test etme ve bunların yerine daha gerçekçi şekilde düşünebilmeye başlayabilirsiniz. Böylelikle deprem korkusunun duygusal, fiziksel ve zihinsel belirtileri ortadan kalkacak, kaçınma davranışları zamanla azalacak hatta son bulacaktır.
Bilişsel-davranışçı psikoterapilerle olası bir depremle ilgili gerçekçi inanışları ve düşüncelerinizi test etme ve bunların yerine daha gerçekçi şekilde düşünebilmeye başlayabilirsiniz. Böylelikle deprem korkusunun duygusal, fiziksel ve zihinsel belirtileri ortadan kalkacak, kaçınma davranışları zamanla azalacak hatta son bulacaktır.
Deprem çantası oluşturmak kaygınızı azaltacaktır ancak deprem çantasını gözünüzün önüne koyup her saniye depremi kendinize hatırlatmaktan kaçının.