Depremin psikolojik etkilerini teşhis etmek, bu etkilerin giderilmesine dönük çözüm adımlarının neler olduğunu kavramak için yaşanılan veya ileride yaşanılması muhtemel psikolojik sorunların insan sağlığı üzerindeki etkisiyle ilgili merak edilen soruları Uzm. Psk. Bahar Yasin cevapladı.
BERAT ASLAN
Deprem olgusunu, hayat rutinlerimizi her alanda ve farklı şiddetlerde etkileyen, değiştiren bir doğal yaşam olayı olarak değerlendiren Uzm. Psk. Bahar Yasin, “Söz konusu değişikliklerden olumsuz etkilenmemizin temel sebeplerinden biri, gündelik hayatımızın aksine başımıza gelen bu yeni süreci kontrol edemiyor oluşumuzdur. Buna bağlı olarak, yaşadığımız değişimlere sürecin çeşitli evrelerinde farklı duygular ve düşünceler eşlik edebilir.
En başta yaşanan şiddetli deprem bizde bir şok etkisi yaratabilir ve bunun sonucunda yüksek derecede korku ve kaygı duygularına kapılabiliriz. Ayrıca bu duygular her artçı sarsıntıda veya depremi bize hatırlatan uyaranlarla karşılaştığımızda tekrar edebilir. Sonrasında çevremizde oluşan kaotik atmosfer; yıkımlar, gürültüler ve birçok acı görüntü şimdiye ve geleceğe karşı güvensizlik, belirsizlik ve hayal kırıklığı duymamıza neden olabilir. Yakınlarımıza ulaşmak için gösterdiğimiz çaba ve bu süreçte hem çevremizden hem medyadan maruz kaldığımız çeşitli haberler yukarıda sayılan olumsuz deneyimleri büyütebilir ve bunlara öfke ve çeşitli agresif davranışlar eklenebilir” dedi.
TEPKİLERİMİZ KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞEBİLİR
Uzm. Psk. Bahar Yasin, “İlerleyen zamanlarda her ne kadar ilk şok anını atlatmış olsak ve fiziksel iyileşme süreci başlamış olsa da kayıpların getirdiği yoğun acı devam edebilir. Bazılarımız hastanelerde adım adım iyileşirken, bazılarımız evlerinden uzakta kayıpların açtığı yaralarla baş etmeye çalışıyor, bazılarımız da evlerinde güvende olsalar da kaygı içinde yakınlarından veya diğer insanlardan gelecek haberleri bekliyor olabilir. Dolayısıyla aynı depremden farklı şekillerde etkilenebiliriz ve bunun sonucunda ürettiğimiz tepkiler kişiden kişiye değişebilir. Eğer varsa geçmiş kaygılarımızın tetiklenebileceğini söylemek gibi; deprem esnasında veya depremin ilk günlerinde yaşanan kaygıların da devam edebileceğini belirtmek gerekir. Kişi, deprem anını hatırlatabilecek gürültülü, sarsıntılı uyaranlara karşı aşırı hassasiyet geliştirebilir. Bunların yanı sıra uyku ve yeme alışkanlıklarında düzensizlikler, depresyon, baş dönmesi, uyuşma hissi, ani öfke patlamaları, umutsuzluk ve odaklanma problemleri gibi çok çeşitli aralıkta tepkiler verilebilir. Ayrıca bu yaşanan tepkiler kapalı alana girmekten kaçınma, sosyal izolasyon gibi davranışlar aracılığıyla da yansıtılabilir” şeklinde konuştu.
DEPREM SONRASI İNSAN PSİKOLOJİSİ
Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlarda artış gözlenebileceğine dikkat çeken Uzman Psikolog Yasin, şunları söyledi: Konfüzyon, korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir. İnsanların büyük çoğunluğu, deprem deneyiminden önce çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmamış oldukları için, dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve yakınlarındaki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar. Bu güven ve inanç, ömür boyunca yavaş yavaş inşa edildiğinden, ortaya çıkan ani değişime aynı hızla uyum gösterebilmek insan psikolojisi için çok zordur. Yaşamın paylaşıldığı insanlara ya da olgulara dair geçmişteki anılarla, depremin yarattığı, kayba dayalı yeni gerçeklik, bilinçte birbiriyle çelişen farklı duygu durumları yaratır. Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir”dedi.
DEPREMZEDELERE İLK İKİ AY PSİKOTERAPİ YAPILMAMALI
Depremzedelere ilk iki ay psikoterapi yapmanın zararlı olduğunu vurgulayan Uzm. Psk. Bahar Yasin, terapi yapmak isteyenlerden uzak durulması gerektiğini söyledi.
Akut sürecinde doğal afet travmayı kısa süreli olan duygular barındırdığını, 2 ay sonrasında terapilere başlanması gerektiğinin altını çizen Uzm. Psk. Bahar Yasin, “Çünkü akut süreç dediğimiz evrenin olumsuz yaşam olaylarının kısa süreli etkilerini yaşamaktadırlar. Bu gibi travmalar doğal afetlerde kısa süreli kendiliğinden iyileşebilir duygular. Kendiliğinden etkisi azalabilir, ilk iki ay yarardan çok zarar verebilecek tehlikeleri var. Öncelikli görevimiz zarar vermemek o yüzden psikoterapiyi önermiyoruz. İki ayda duyguları azaldığında psikoterapiye ihtiyacı olmayacak, eğer azalma olmadan aksine şiddetlenme varsa o zaman travma sonrası stres bozukluğu diyerek psikoterapi ve ilaç tedavisi başlatıyoruz. İlk iki ay psikoterapi yapıyoruz diyenlerden uzaklaşın” dedi.